1. Ana Sayfa
  2. Psikoloji

Psikoloji Alanına Giren Rahatsızlıklar

Psikoloji Alanına Giren Rahatsızlıklar
+ - 0

Psikoloji alanına giren rahatsızlıklar geniş bir yelpazeye sahip olabilir. Psikolojik rahatsızlıklar birbirine benzerlik gösteri ve birbirlerini de tetikleme durumu söz konusudur. Ruh sağlığının kazandırılması ve tedavi edilmesi sürecinde genel olarak psikolojik sorunların tespit edilmesi son derece önemlidir. Bu yüzden de psikoloji alanında giren rahatsızlıkların ne olduğu ve detayları hakkında bilgi alınması gerekir.

Psikolojik Rahatsızlık Nedir?

Psikolojik rahatsızlık, kişinin duygu, düşünce ve davranışlarında yaşadığı bozulmaların neden olduğu bir dizi psikolojik durumu ifade eder. Bu durumlar, kişinin işlevselliğini ve yaşam kalitesini etkileyebilir. Psikolojik rahatsızlık, genellikle belirtiler, semptomlar ve tanı kriterleri ile teşhis edilir. Bazı örnekler şunları içerir: depresyon, anksiyete bozukluğu, bipolar bozukluk, şizofreni, yeme bozuklukları, uyku bozuklukları, obsesif-kompulsif bozukluk ve travma sonrası stres bozukluğu gibi durumlar psikolojik rahatsızlıklar arasında yer alabilir. Psikolojik rahatsızlıklar, genellikle psikoterapi, ilaç tedavisi veya her ikisinin birleşimiyle tedavi edilir.

Depresyon

Depresyon, genellikle düşük ruh hali, ilgi kaybı, enerji kaybı, uyku bozuklukları, yorgunluk, konsantrasyon güçlüğü, umutsuzluk ve çaresizlik hissi gibi semptomlarla karakterize olan bir psikolojik rahatsızlıktır. Ayrıca, kişinin yaşam kalitesini ve işlevselliğini olumsuz yönde etkileyebilir.

Depresyonun nedenleri arasında biyolojik, psikolojik ve çevresel faktörler yer alır. Beyindeki kimyasal dengesizlikler, genetik yatkınlık, travmatik yaşantılar, stresli yaşam olayları ve sosyal izolasyon gibi faktörler depresyon riskini artırabilir.

Tedavi, genellikle bir psikoterapist veya psikiyatrist tarafından yürütülen terapi ve ilaç tedavisi kombinasyonu kullanılarak yönetilir. Depresyonla mücadelede egzersiz, uyku düzeni, sağlıklı beslenme, sosyal destek ve stres yönetimi gibi yaşam tarzı değişiklikleri de yardımcı olabilir.

Anksiyete Bozuklukları

Anksiyete bozuklukları, aşırı endişe ve korku hissiyle karakterize olan psikolojik rahatsızlıklardır. Bu rahatsızlıklar, normal bir endişe düzeyinin ötesinde ve kişinin günlük işlevselliğini etkileyecek kadar şiddetli olabilir.

Anksiyete bozuklukları arasında panik bozukluğu, sosyal anksiyete bozukluğu, özgül fobi, yaygın anksiyete bozukluğu ve travma sonrası stres bozukluğu gibi durumlar yer alır. Bu bozuklukların semptomları arasında sürekli endişe, kalp çarpıntısı, terleme, titreme, mide bulantısı, baş ağrısı, kas gerginliği, uyku bozuklukları, konsantrasyon güçlüğü ve kaçınma davranışları yer alabilir.

Anksiyete bozuklukları, biyolojik, psikolojik ve çevresel faktörlerden kaynaklanabilir. Genetik yatkınlık, kimyasal dengesizlikler, çocukluk travmaları, stresli yaşam olayları ve zorlu yaşam koşulları, anksiyete bozukluklarının ortaya çıkmasına katkıda bulunabilir.

Tedavi, genellikle bir psikoterapist veya psikiyatrist tarafından yürütülen terapi, ilaç tedavisi veya her ikisinin birleşimi ile yönetilir. Kognitif-davranışçı terapi, maruz bırakma terapisi, davranışsal terapi ve ilaç tedavisi gibi yaklaşımlar kullanılabilir.

Bipolar Bozukluk

Bipolar bozukluk, daha önceden manik depresyon olarak da adlandırılan, kişinin ruh halinde dramatik değişimlerin yaşandığı bir psikiyatrik bozukluktur. Bu değişimler, mâni (aşırı mutluluk, coşku ve enerji) ve depresyon (aşırı üzüntü, çaresizlik ve enerji kaybı) arasında gidip gelir.

Bipolar bozukluğun nedenleri tam olarak bilinmemekle birlikte, biyolojik, psikolojik ve çevresel faktörlerin etkileşimi sonucu ortaya çıkabileceği düşünülmektedir. Genetik yatkınlık, beyin kimyası dengesizlikleri, stresli yaşam olayları, zorlu yaşam koşulları, madde kullanımı ve uykusuzluk gibi faktörler, bipolar bozukluğun ortaya çıkmasına katkıda bulunabilir.

Bipolar bozukluğun semptomları, mâni ve depresyon dönemlerinde farklılık gösterir. Mâni dönemi sırasında kişi, aşırı mutlu, coşkulu, hiperaktif ve konuşkan olabilir. Depresyon dönemi sırasında ise kişi, aşırı üzüntü, çaresizlik, yorgunluk, uykusuzluk ve ilgi kaybı gibi semptomlar yaşayabilir.

Bipolar bozukluğun tedavisi, genellikle bir psikiyatrist tarafından yürütülen bir kombinasyon tedavi kullanılarak yönetilir. Tedavi, ilaçlar (örneğin, antipsikotikler, duygu düzenleyiciler ve antidepresanlar) ve psikoterapi (örneğin, kognitif-davranışçı terapi ve aile terapisi) gibi yaklaşımları içerebilir. Tedavi planı, semptomların ciddiyetine, semptomların ne kadar sürdüğüne ve kişinin yaşam tarzına bağlı olarak değişebilir.

Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB)

Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB), obsesyonlar ve kompulsiyonlar olarak adlandırılan iki ana semptom grubuna sahip olan bir anksiyete bozukluğudur. Obsesyonlar, tekrarlayan düşünceler, endişeler veya zorlayıcı dürtülerdir ve kişi için rahatsız edici veya engelleyici olabilir. Kompulsiyonlar ise, obsesyonların neden olduğu kaygıyı azaltmak için yapılan tekrarlayan davranışlardır.

OKB’nin nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, biyolojik, genetik ve çevresel faktörlerin etkileşimi sonucu ortaya çıkabileceği düşünülmektedir. OKB, sıklıkla 20’li yaşların başlarında başlar ve kadınlar ve erkekler arasında eşit olarak yaygındır.

OKB’nin semptomları, kişiden kişiye değişebilir ve semptomların şiddeti değişebilir. Obsesyonlar arasında kirlilik veya bulaşma korkusu, simetri veya düzen korkusu, zarar verme veya zarar görme korkusu, cinsel içerikli düşünceler ve dini veya ahlaki kaygılar yer alabilir. Kompulsiyonlar arasında tekrarlayan el yıkama veya temizleme, sayma, kontrol etme, düzeltme veya düzenleme, zihinsel veya sözlü tekrarlamalar ve belirli davranışları yapmak yer alabilir.

OKB’nin tedavisi, genellikle ilaçlar ve psikoterapi kullanılarak yönetilir. Antidepresanlar ve anksiyolitikler gibi ilaçlar, semptomların kontrol altına alınmasına yardımcı olabilir. Psikoterapi, özellikle bilişsel davranışçı terapi (BDT), OKB semptomlarını yönetmek için etkili bir tedavi yaklaşımıdır. BDT, kişinin obsesyon ve kompulsiyonlarını nasıl tanıdığını, yeniden çerçeveleme yaparak nasıl yönetebileceğini öğretir ve davranışları değiştirmek için stratejiler sunar.

Yeme Bozuklukları

Yeme bozuklukları, yeme alışkanlıklarını kontrol edememe, yeme davranışlarında bozukluklar ve/veya aşırı endişe ile ilişkili bir dizi zihinsel sağlık durumunu tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Yeme bozuklukları, genellikle bir kişinin diyetinde kontrolsüz bir şekilde yeme yapmasına neden olan psikolojik, sosyal ve biyolojik faktörlerin bir sonucudur. Yeme bozuklukları çeşitli türleri vardır, en yaygın olanları şunlardır:

  • Anoreksiya nervoza: Bu bozukluk, açlık hissini kontrol etmek için aşırı diyet yapma veya yememe davranışı sergileme ile karakterizedir. Bu durum, aşırı zayıflık ve yetersiz beslenme nedeniyle ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir.
  • Bulimia nervoza: Bu bozukluk, aşırı yeme nöbetleri ve daha sonra diyet yapmak için kusma, laksatif kullanımı veya aşırı egzersiz gibi yöntemlerle yeme davranışını telafi etme davranışları ile karakterizedir.
  • Tıkınma Bozukluğu: Bu bozukluk, anormal derecede büyük miktarda yiyecek yeme nöbetleri ile karakterizedir. Bu durum, genellikle diyetin başarısız olmasından veya başka nedenlerden dolayı meydana gelir.
  • Diğer Yeme Bozuklukları: Bunlar, belirtileri anoreksiya nervoza veya bulimia nervoza kadar ciddi olmayan ancak yine de yeme davranışları ile ilişkili olan diğer bozuklukları içerir. Buna örnek olarak, besin alımını sınırlamadan dolayı kilo alımından aşırı derecede endişe duyma olan “Diyet Bozukluğu” örnek verilebilir.

Yeme bozuklukları, genellikle psikoterapi, ilaç tedavisi ve diyet danışmanlığı gibi tedavilerle yönetilebilir. Bu tedaviler, yeme bozukluğunun türüne ve şiddetine göre değişir ve bir kişinin semptomlarını kontrol etmesine ve sağlıklı bir yeme davranışı geliştirmesine yardımcı olabilir. Ayrıca, eğitim, aile desteği ve yaşam tarzı değişiklikleri gibi destekleyici tedaviler de yeme bozukluğunun tedavisinde etkili olabilir.

Şizofreni

Şizofreni, gerçeği algılama, düşünce, davranış ve duygusal tepkilerde ciddi bir bozukluğa neden olan bir psikiyatrik bozukluktur. Bu durumda, bir kişi gerçeklik algısı ile ilgili ciddi sorunlar yaşar ve düşünce, davranış ve duygusal tepkileri normal olmayan bir şekilde değişebilir. Şizofreni, genellikle 15-30 yaş aralığında başlar ve erkeklerde kadınlara göre daha yaygındır. Şizofreninin belirtileri, kişiden kişiye değişebilir, ancak en yaygın belirtileri şunlardır:

  • İlginç ya da tuhaf inançlar, örneğin dünya dışı varlıkların varlığına inanma gibi.
  • Halüsinasyonlar, yani kişi gerçekte olmayan şeyleri duyma, görme, hissetme, koklama veya tatma gibi duyular yaşayabilir.
  • Bozulmuş düşünce süreçleri, örneğin düzensiz konuşma, zor anlaşılabilir konuşma, karışık düşünce süreçleri, mantıksız inançlar ve zorlantılar gibi.
  • Duygusal ve sosyal çekilme, örneğin diğer insanlarla etkileşim kurmada zorluk yaşama, arkadaşlık ve sosyal etkinliklerden kaçınma gibi.

Şizofreni genellikle ilaç tedavisi ve psikoterapi gibi tedavilerle yönetilebilir. Antipsikotik ilaçlar, genellikle halüsinasyonlar, sanrılar ve diğer psikotik belirtileri kontrol etmek için kullanılır. Psikoterapi, kişinin belirtilerini anlamasına ve sosyal becerilerini geliştirmesine yardımcı olabilir. Ayrıca, destekleyici tedaviler, yaşam tarzı değişiklikleri ve aile destekleri, şizofreni ile yaşayan kişilere yardımcı olmak için de önemlidir.

Bu psikolojik rahatsızlıklar, uygun bir tedavi ile yönetilebilirler. Bu tedaviler arasında ilaç tedavisi, psikoterapi veya birleşik tedavi yöntemleri yer alabilir.

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

Yazar Hakkında

Yorum Yap